top of page
“Ömür Boyu Ebeveynlik”
Boşanma ve Aileye Etkileri
Psikoloji lisans eğitimi almadan önce kendi aralarında konuşan ailelerin sohbetine tanık oldum. Çocuklarının olumsuz davranışlarından yakınıyorlardı. Bazen çaresizliğin adı geçiyor bazen de eşlerinin yanlış tutumlarından çocuğun bu duruma geldiğini söylüyorlardı. Sohbete katılıp, “Evlatlarınızı dünyaya getirirken onlara sormuyorsunuz ve anne-babalarının kim olacağından habersiz olarak dünyaya geliyorlar. Yaşamda her ne olursa olsun hatalarımızın ya da yanlış giden durumların sonucu onların hakkı değil” demek istemiştim. Şimdi baktığımda ise bir insan ve psikoterapist olarak tek gayem ailelerin ya da bireylerin kendi içsel hazinelerine, derin özlemlerine temas etmelerine keşfetmelerine yardımcı olmak ve ilişkilerinde mutluluğunu artırmaya yönelik müdahale yapmaktan başka bir şey değil.
Yaşamda aileyi ya da bireyi etkileyen olumsuz olaylar ve durumlar ortaya çıktığında ise en doğru diye yaptığımız aslında en iyi bildiğimiz davranışlarımız oluyor. Bunun sonucunu da etkileşimde bulunduğumuz kişilerle olan ilişkimizde görüyoruz. Yaşamda tek anahtarımız olduğunda, diğer kapıların kilidine uymadığında ise kapıyı açmak için suçluyor, eleştiriyor ya da açamayacağımıza inanırsak diğer kapılarından önünden çekiliyor ve tek açabileceğimiz kapılara gidiyoruz.
Bizler, ilişki içine doğar, ilişki içinde büyür, gelişir ve yaralarımızı onarırız. Hayat okulu dedikleri bu olsa gerek… Sadece derslerin zorluğundan ibaret değildir elbette hayat. Belki zor olan, dersin tanıdık konularında gelen en bildik sahnelerini tekrar oynayacak zorunda olmaktı. Sınıfa ilk girdiğimizde beğendiğimiz ya da tarzını, duruşunu, bakışını, konuşmasını beğenmediğimiz kişilerle aynı sınıfta olmak mıydı zor olan? Hepsi tanıdıktır. Bana dokun ya da dokunma dediğimiz kim varsa herkes oradadır. Yetişkin yaşantımızda ise bizi bir atasözü karşılıyor. “Nikahta keramet vardır”. Hayatımın insanı dediğimiz kişiyle romantik bir ilişkiye başlayacak, zihnimizde yer eden ötekiyle hayatı paylaşmaya çalışacak, yakınlığı ve değerliliği hissetmekten başka amacımız olmayacaktı. Yani evlilikteki duygular, sadece bir duyuru olan düğünden çok önce başlayacaktı. Tesadüf olmayan ise ilişki içinde olduğumuz kişinin geçmişimizde bir yere denk düşmesiydi. Elbette hikayemizin bir tanığı olmalıydı.
İki farklı öykünün bir evlilik romanında var olması kolay değildir. Farklı geçmiş yaşantılar, öğrenilmiş davranışlar, olayların yorumlanmasını düşündüğümüzde hele de tehdit algımız ön plandaysa olumsuz iletişim döngüleri, evliliğin dayanılmaz ve yorucu bir duruma gelmesine yol açar. İçerik ve olaylar değişse de bazı duygular hep aynı ve sıcak kalır. Fırsat algımız gözden kaybolur. Olumlu anlar azalmaya başlar. Başa çıkılamayan olumsuz anların getirmiş olduğu duyguların yoğunluğu artarken çaresizlik, yetersizlik, kızgınlık, pişmanlık ve yorgunluk kendini gösterir. Böyle durumlar yaşandığında kazananı olmayan bir döngüde suçlama, yargılama, aşağılama, eleştiri, “ne yaparsam yapayım yeterli olmayacak” düşüncesiyle ilişkiden uzaklaşma kendini gösterir. Eşler bu duyguları yaşarken, yaşları kaç olursa olsun, çocuklar da bu ızdırabı yaşarlar. Çünkü bir ailede kimse spor müsabakası seyircisi değildir. Herkes olayların farkındadır. Ancak olayları tanımlama, deneyimleme ve etkilenme biçimleri farklıdır. Evlilik çatışması sonucunda verilen boşanma kararı da aileleri farklı şekillerde etkiler.
Boşanma kararı ve süreci eşler ve çocuklar açısından stres yüklüdür. Özellikle farklı yaş gruplarında çocukların tepkileri de farklıdır. Okul öncesi dönemde çocuklar, diğer yaş gruplarına nazaren duygusal bakıma daha fazla ihtiyaç duyarlar. Boşanma kararını öğrendikten sonra kızgınlık ya da asabiyet olarak kendini gösteren eyleme dönük (acting-out) davranışlar sergileyebilirler. Bu yaş grubundaki çocuklara, boşanma kararıyla ilgili detay bilgileri değil, kendilerine bu süreçte ne olacağını merak ederler. Terk edilmişlik duygusu yaşayabilirler. Bu yüzden boşanma ya da ayrılık kararını kısa ve net şekilde, gerekiyorsa da birden fazla defa açıklamak önemlidir.
6-11 yaş döneminde çocuklar, boşanma ya da ayrılık kararının ardından üzüntü, kızgınlık ya da korku hissedebilir. Bu kararın, kendilerinin sergilediği olumsuz davranışlardan dolayı olduğunu düşünerek, kendilerini suçlayabilir ve aileyi tekrar bir araya getirmek için çabalayabilirler. Bu kararın onunla ilgili olmadığı anne ve baba tarafından ortak bir dille açıklanmalıdır. Eşlerin, evlilik sorunlarının getirdiği duygusal yüklerle birbirlerini suçlamamaları, tutarlı ve ortak bir dille konuşmaları önemlidir.
Ergenlik döneminde, çocuklar bağımsız hareket etmeye meyillidir. Boşanma kararının ardından yalnız kalabilecekleri düşüncesiyle ebeveynleri tarafından terk edilmiş ya da ihanete uğramış hissedebilirler. Bu süreçte, çocukların duygularını özgürce ifade etme imkanı sağlayarak, açık, net ve gerekiyorsa detaylı bilgi vermek önemlidir. Boşanmayla ilgili duyguları konuşmak, daha da olumsuz olacağı düşüncesi doğurabilir. Ancak duyguları konuşmak, konuşmamaktan daha iyidir.
Boşanma sürecinde her çocuk farklı tepkiler verir. Her aile ve her birey eşsizdir. Yukarıda belirttiğim belirtiler evlilik çatışmasının sürdüğü dönemde de kendini gösterebilir. Örneğin, çocukların akademik başarısında düşüş gözlemlenebilir. Bu belirtiler, ailenin yeni yaşam döngüsüne girmesinden dolayı olağandır. Bu etkiye bağlı davranışların süresi, sıklığı ve şiddeti takip edilmelidir. Genellikle ilk 2 yılda çocukların yeni yaşam döngüsüne uyum sağladığı belirtilmektedir. Boşanma karar süreci ve sonrası en az çocuklar kadar ebeveynler açısından da sancılı bir süreçtir. Yeni bir düzenin oluşturulması, ekonomik planlamanın değişecek olması, öfke, incinmişlik, pişmanlık, kaygı, yetersizlik duyguları ya da depresif semptomlarla başa çıkmak kolay olmayabilir. İlk olarak, ebeveynler, uyku ve beslenme gibi fiziksel ihtiyaçlarının karşılamalarına dikkat etmelidirler. Fiziksel ihtiyaçların karşılanması, psikolojik iyilik halinin oluşmasında önemlidir. Ebeveynler, derin duygularına ve özlemlerine temas edemediğinde yüzeyde kalan iyi yönetemedikleri yıkıcı duygularla zorluk yaşayabilirler. Bu süreçte hissedilen acı, yaraların onarılması ve psikolojik ihtiyaçları fark edilebilmesi açısından kıymetli bir duygudur.
Bir masanın dört ayağı olabilir. Dört ayağı olmadan da bu bir masadır. Üzerinde yemek yenilebilir. Ancak dört ayağı olduğunda bu farklı bir masadır. Bu yüzden, güç kaynaklarının, ihtiyaçların ve özlemlerin farkına varılması önemlidir.
Sonuç olarak, boşanma kelime anlamıyla değil, sürecin yönetilme biçimiyle etkilerini farklı şekillerde gösterir. Tutarlı ve dengeli ortamın kurulması, boşanma sürecinde planlamanın yapılması, ebeveynlerin birbirlerini özellikle çocukların karşısında kötüleyip, suçlamamaları boşanmanın olumsuz etkilerini aza indirir. Yazının başında belirttiğim, düğün sadece bir duyuruydu. Boşanmak ise eş rolünün yasal olarak sonlanması anlamına gelebilir. Ebeveyn rolü ise ömür boyu devam eder.
Sağlıklı ve mutlu günler dilerim.
Salih Hafızoğlu
Uzman Psikolog, Birey-Çift ve Aile Terapisti
www.salihhafizoglu.com

Parents Dergisi/Nisan,2016
bottom of page



